Çarşamba, Ağustos 31, 2005

geziyoruz

walla efendim van taraflarından yeni geldik bu gece saat 1 gibi. gezi programımız kısaca şöyle idi:

  • van - erciş
  • ahlat
  • adilcevaz
  • bitlis
  • van
  • tatvan
  • muş
  • bingöl
hatırladıklarım bunlar. bu yerlerin hepsini iki günü kayseri - o taraflar yolunda geçmek üzere 4 günde gezdik gördük. haa evet turistik gezdik ama her zaman turistlik yapmadık. nasıl olduğunu serbest bi zamanda açıklıycam umarım. yarın sabah da erdemli'ye doğru yola çıkıcaz da. ordan antep, maraş, hatay falan gezicekmişiz sanırım.

kafamda bi sürü şeyler birikti artık yazıya aktarmak gerek onları. erdemli'de yapıcam umarım vakit buldukça.

bunların dışında deli sürprizler hazırlıyorum siz sevgili blog takipçilerime. meraktan çatlayın anacım. saygılar...

Cuma, Ağustos 05, 2005

rica ederim

içimdeki huzursuz adam yeniden ortaya çıkıyo bu ara. böyle sürekli bi rahatsızlık içerisindeyim. bu halde olunca da olan şeyler daha çok batıyo ve çok normal görünen şeylerin üzerine düşünme fıssatım oluyo. çünkü battığı için normal gelmiyo artık.

mesela teşekkür etme konusu. bu ara insanların bazı olaylarda teşekkür etmeleri bayaa rahatsız etmeye başladı. düşündüm de üstüne biraz; neden teşekkür ederiz birine? bizim için ya da bir olayın gerçekleşmesi için bişey yapmıştır, özveri göstermiştir. peki insanlara işe gittikleri için patronları teşşekkür eder mi? hayır genelde etmez. çünkü o onun görevidir ya da zaten yapması gereken bişeydir. o zaman hipotezimizi koyalım ortaya: teşekkürü haketmek için görevimiz olmayan bişey yapmamız gerekir.

bi şeyin görevimiz olarak görülebilmesi için o işin bi şekilde bizim sorumluluğumuza verilmiş olması yani bir sahiplenme duygusunun en alt seviyede de olsa oluşması gerekir. evlerde kaç kişi annesine yemek yaptığı için teşekkür eder ki? ya da ödevimizi yapınca hoca teşekkür eder mi?

örneğin iki kişinin yapması gereken bi işte biri diğerinin yapması gerekenleri de yapmıştır. o zaman daha az şey yapan diğerine teşekkür eder. çünkü çok iş yapan, az iş yapan için bişeyler yapmıştır. ama ikisi de aynı miktarlarda yaptılarsa yaklaşık pek de teşekkür sözcükleri görülmez ortamda. hatta ikisi de kendisinin daha çok şey yaptığını düşünüp teşekkür beklentisi içine girebilirler.

yukarıdaki paragraflardan şu sonuca varabilir miyiz o zaman: birisine teşekkür etmek o insanın yaptığı işin biraz dışına iter, sanki yapması gereken şeyin ötesinde yapması gereken bişey yapmış gibi hissettirir. mesela anne-yemek örneğinde her seferinde teşekkür etmek, her seferinde "bu senin görevin değil ama yaptın" anlamına gelebilir, gelir. (yanılıyosam yorum yazın sayın okuyucular.)

örneklere devam: iki kişi ders çalışıyo. sonra biri diğerine teşekkür ediyo. e ikisi oturup ders çalışmış, niye teşekkür ediyo? çünkü düşüncesine göre teşekkür edilen kişinin ders çalışması gerekmiyormuş da bir fedakarlık yapıp onun (teşekkür edn kisi) için ders çalışmış olduğunu düşünmektedir. tamam biraz daha derinleşelim. neden bi insan bi insan için fedakarlık yapar? bu da önemli bir soru. çünkü kendisi için fedakarlık yapıldığını düşünen insan bu soruyu da sormalıdır. bunun altında da ara arayabildiğin kadar sebep, aman efendim bir çıkarı var da bilmem ne de... halbuki belki yalnızca ortak bir ihtiyaç iki insanı bir araya getirmiştir. ikisi de "yalnızca" yapılan o eylemden çıkar sağlamaktadır. arkasında pek bişey yoktur yani.

haa kibarlık icabı yapılan işler için teşekkür edilebilir tabii. ama bi insanla yapılan her işte teşekkür etmek ise "aslında bunların hepsine katalanıyorsun sen, yapmak zorunda değilsin ki" imasını da yaratabilir.

neyse efendim böyleyken böyle. teşekkür ederken bile bir kez daha düşünmekte fayda var. benim gibi huysuzlara rastlayabilir, üzebilirsiniz.