Pazar, Temmuz 15, 2007

ayrık

geçenlerde şans eseri bişey öğrendim. öğrendiğim şey üstüne düşünüyorum bir kaç gündür. biraz da aratırma yaptım, yapıyorum. çok eğlenceli ve garip noktalara ulaştım hemen paylaşmam lazım.

öğrendiğim şey şuydu: babam benim mental (kafa yapısal?) olarak sağlıklı ya da normal olmadığımı düşünüyormuş. annem ve babam dayımın da şizofrenik durumları olduğunu düşünüyorlardı. bu yüzden ne düşünebileceğini biraz düşündükten ve araştırdıktan sonra benim şizoid olduğumu düşündüğünü farkettim.

şizoid ne demek? şizoid özetle şu demekmiş [1]: insan ilişkilerine ve sosyal hayata ilgisiz olan. kaynak olarak gösterdiğim wikipedia'da bunun etkileri ve sonuçları hakkında çok detaylı bilgilere ve araştırmalara ulaşabilirsiniz.

şimdi. öncelikle şunu belirteyim, çok normal bir insan olmadığımın farkındayım. normal, sıradan olmamak için de çaba sarfeden biriyim. fakat bunu yalnızca şekilsel biçimde ben farkılıyım diyerek ya da ben öyleyim böyleyim diyerek yapmaya çalışmıyorum. "hasta", "farklı" olarak tanımlanmaktan çok büyük bi keyif almıyorum. ama her insanın olduğu kadar biriciğim (unique) ben de.

daha önce bir çok kereler söylediğim gibi aslında buraya yazarak en çok kendimi tanımaya ve anlamaya çalışıyorum. mühendislikten gelen bir düşünce yapısı ile bir şeyin en işe yarar şekilde kullanılması gerektiğine inanıyorum. burdaki şey tanımı insanlar için de geçerli. kendimi yeterince tanıyabilir ve anlayabilirsem, dünyaya en çok katkıyı sağlayabileceğime inanıyorum. bu yüzden kendimi tanıma çabam sürüyor.

tanımlar ikiye ayrılır: definitive ve declarative olarak. bu isimleri uydurdum. ama şimdi altlarını dolduracağım. declarative tanım: bir nesneyi göstererek "bu kalemdir." dersiniz. bu nesnenin biçiminden, şeklinden, kullanım amacından bağımsız olarak o nesne artık kalemdir. kalem iyi bir örnek olmadı belki. başka bir örnek verelim. bir insana "sen kralsın" dersiniz, ya da o der farketmez. krallık konumunun belli özellikleri vardır. hükmeder, yönetir, imtiyazlıdır, haklarını çocuklarına aktarabilir vb. bir insan bunları yapamadığı halde o kişiye kral deniyorsa bir sorun var demektir. bakıldığında adı kraldır ama krallık özelliklerini tam olarak yerine getiremiyordur. shakespeare'in macbeth karakteri de bu kavram üzerine kuruludur. kendisi kral olmuştur fakat kendinden sonra duncan'ın (?) çocukları kral olacaktır. bu yüzden krallığının altını hiç bir zaman tam olarak dolduramaz ve bunun anksiyetesini yaşar. "adı" kraldır, "kendi"sinin krallığı tartışılır.

definitive tanım ise bir şeyin olduğu halden kaynaklanarak aldığı bir isimdir. bir çubuk bir şeylere sürtüldüğünde o şey üzerinde izler bırakabiliyorsa, bu izler ile birşeyler anlatılabiliyorsa, adı ne olursa olsun o çubuk bir "kalem"dir. bir insanın bütün ülkede hükmü geçiyosa, çocuklarına haklarını devredebiliyosa v.b. o insan o ülkenin kralıdır. daha doğru olabilmesi için bu yaptığım açıklamaların altını biraz daha doldurabilirim ama okuyucunun iyi niyetine dayarak konuyu daha fazla değıtmak istemiyorum.

rasyonel dünya bir şeyleri tanımlamak, tanılamak üzerine kurulmuştur. tanımladığınız şeyi artık "bilirsiniz". bilmemenin verdiği korku, endişe ve tekinsizlik duygusu yerini tanışıklığın, bildikliğin, yalnız olmadığınızın (çünkü sizin hissettiklerinizi hisseden ve bu tanımı paylaşan başkaları da vardır) verdiği güven duygusuna bırakır. bu yüzden tanımlamak hayatımızı kolaylaştırır.

benim için birilerinin beni herhangi bir şekilde tanımlaması önemli değil. çünkü aynı adım da olduğu gibi böyle bir tanım öncelikle declarative'dir. birileri bana emin demiş, başkası memin demiş. ne farkeder ki? fakat bu şizoid olayını biraz araştırdım. tanımlar, deneyimler, içsel ve dışsal görünümler bana bayaa bi uydu. şimdi diyebilirim ki bende şizoid kişilik bozukluğu var. hemen açıklayalım, şizoidlik bir hastalık değil, bir kişilik bozukluğu (personal disorder).

tanımlar üzerine konuşmaya devam edelim. tanımlarının bana uyması, benim şizoid olmam ne anlam ifade ediyor? evet başka şizoidlerle ortak özellikler taşıyoruz, benzer olaylara benzer tepkiler veriyoruz. ama eee? yine de her birimiz biriciğiz. bunu bilmek bize ne kazandırıyor? aslında bu rasyonelitenin temel açmazlarından biridir. matematikte her zaman iki artı iki dört eder. fakat gerçek hayat hiç bir zaman öyle değildir. iki tane 1 rakamı birbirinin aynısı olarak ele alınabilse de iki tane elma hiç bir zaman birbirinin tıpatıp aynısı değildir. fakat işlerimizi kolaylaştırması açısından ikisini birbirine denk olarak düşünürüz, ikisini ayrı ayrı tanımlamamak için. sayıları ve isimlendirmeyi kolaylık açısından daha çok işlevsel olarak ele alırız. benim şizoid olarak tanımlanmam benim diğerleriyle aynı özellikleri taşıdığım anlamına gelmiyor. fakat yine de ortak özellikler taşıyoruz. benim de amaçladığım bu zaten. başka insanların deneyimlerinden de yararlanmak. -- bu paragraf biraz anlamsızlaşmaya başladı, burda keselim.

başka bir konu: benim şizoid olduğumu düşünen insanların tepkisi. örneğin patronum bana acıyor ve bana yardımcı olmaya çalışıyor. garip di mi? babam da beni sonsuz özgür bırakmış durumda. aslında yıllardır çabaladığım şeylerden birisi bu. sonsuz özgür olabilmek, davranışlarımdan dolayı sorumlu tutulmamak, istediğim gibi hareket edebilmek. hoş bunun mümkün olamayacağını evangelion söylüyordu ama olsun. ben denedim. kendi yolumu kendim çizmek istedim. neyse bu insanlar beni anlamaya, bana yardımcı olamaya çalışıyorlar. bu garip bi durum. bana özel bir ilgi gösteriyorlar. benim normal olmadığımı düşünüyorlar. daha fazla açıklayamayacağım ama bu garip bir durum bence.


bir de ben şimdi şizoidim ya. hehe. benim kişiliğimde bozukluklar var. "normal" insanlar gibi düşünmüyorum, düşünemiyorum, davranmıyor ve davranamıyorum. bu da garip değil mi? hoş tabii böyle bir tanımı yapmadan önce de bunlar geçerliydi ama şimdi daha bi başka sanki. böyle bir tanım yapıldıktan sonra düşündüğüm, yaptığım şeylerin başka insanlarınkinden biraz daha farklı olduğunu biliyorum artık. bu yüzden insanlarla kuracağım ilişkiler biraz daha tekinsiz olacak artık. hmm. peki.

aslında şizoidliğin tanımına nasıl da uyduğumun örneklerini de vermek isterdim, yani okuyunca anaa, dedim bunlardan bana çok uyuyor. ama üşeniyorum şimdi. bi de bakın ben şöyleyim böyleyim demeyi pek sevmiyorum. çok declarative geliyor. hehe. bunu söylememiştim sanırım: ben declarative tanımları sevmem.

neyse böyle işte. kendime bir tanım daha buldum. hem de bayaa definitive. ayrıca benim gibi insanlara davranışı bozuk da deniyormuş. bilelim yani bunu. ona göre yaşayalım. bu arada şizoidlik ile şizofreni birbirinden çok ayrı şeyler. yalnızca ikisi de ayrık anlamına gelen schiz- kökünden geliyor.

saygılar, sevgiler...