Cuma, Aralık 30, 2005

neden olmasın?

sorunlardan birini buldum sanırım. herkesi anlamaya çalışıyorum. neydim ben? perceiving çıkmıştım testte. herkesi anlamaya çalışmak ve anlayamadığım anlarda da saygı göstermek anlayamadığım şeye. garip bi durum tabi. bazen mesela "hmm bu şöyle galiba" diyorum. ama işime gelmezse anlamamazlıktan geliyorum. anladığım şey gerçek olduğunda da en çok kendime kızıyorum tabii. demek ki neymiş? olayları anlamak istediğim gibi anlayabiliyomuşum. o zaman hissettiğim herşey kendi hissetmek istediklerim olabilir mi? neden olmasın?

neden olmasın?

olmasın tabii yaa. hissettiğim herşeyin kendi ürünüm olduğunu bilmenin ve aslında bunların dış gerçeklikle uyuşmayabileceğini farketmenin neler yarattığını biliyo musunuz? biliyo muyum? kendi içine hapsolmuşluğundan korkan, kendi duyularına ve düşüncelerine bile güvenemeyen bi insan. kendine ki burda yapabileceği işlerden bahsetmiyorum, güvenmeyen bi insan. bi gerçeklik algısı yok. her şey kafamın içindeymiş meğerse. gerçek sandığım her şey kendi kurgummuş. ve bunları kuran da kendi kendini bile desteklemeyen bi düşünce yapısı. kimse beni anlaya çalışmıyo gibi geliyo[1]. beni ben bile anlamıyorum zaten. buraya yazmamın amacı da bu zaten: kendimi tanımaya, anlamaya çalışmak. tanımak belki bi dereceye kadar olabiliyo ama anlamıyorum yaa. walla.

bi de benim anlama çabam tanıdığım insanlarla sınırlı değil. herkesi, herşeyi anlamaya çalışıyorum. ve hiç kimse kendisinin haksız olduğunu düşünmediğinden belki herkes haklıymış gibi geliyo. ve sorun çıktığında bi haksız ben kalıyorum. hep haksız hissediyorum kendimi.

çok çok basit bi nedene dayanıyo şu anda buraya yazmam. o kadar basit ki nedeni yazmak utandırır şimdi beni. halbu ki nerdeyse her büyük şey basit nedenlere dayanır. sonra bu basitliğinden bahsedilince sanki değerini yitirir. yitirmese keşke. adam aç ve düşünüyo nasıl karnımı doyurabilirim, nasıl mutlı olabilirim diye ve diyalektik materyalizmi atıyo ortaya. cilt cilt kitap yazıyo.

bugün birine daha bi kolumu verdim. insanlar da bunu yapıyolar sanırım ama ben gayet bilincinde olarak ve isteyerek yapıyorum bunu. birine diyorum ki kolumu tut bırakma, başka birine parmağımı tut bırakma, bir başkasına bak ayağım hep 1 cm yakınında duracak. hep sözler vererek yapıyorum bunu. insanlarla ve belki gerçeklerle ilişkiye geçme çabam bu. sonra her tarafım tutulunca dayanamıyorum kaçmak istiyorum. sıkı tutarlarsa ağrıyo kaçmaya çalışırken. ve gerçeklikten yeterince kaçtığımı düşününce yeniden başlıyorum. sen şunu tut sen bunu. bugün bi işe başlamak üzere konuştuk da birileriyle onun üzerine bu paragraftaki serzenişler de.

daha detaylıca yazmak istediğim bişeyi de burda tekrar belirtmek istiyorum. buraya yazarken hep yaşamdan bahsetmeye çalışıyorum. ama yaşamı yaşam kılan zaten bi sonunun olması. yanlış yere bakıyosunuz sonunu görenler. yaşamak istiyorum ve buna sebep bulmaya çalışıyorum. sebepsiz yaşamak sıkıcı çünkü. sıkıcının da ötesinde benim için rahatsız edici.

uykum var, sıkıntılarım var ve kendimle ilgili sorunlarım, çözemediğim, çözemeyeceğim. bilmiyorum ne yapmam lazım. üretim sanırım...

1. şimdi bazılarının bi anlama çabası içinde olduğunu biliyorum. hissediyorum. ancak "bazı insanlar hariç kimse beni anlamaya çalışmıyo" deseydim kimse üstüne alınmayacaktı. okuyan herkes kendini o bazının içinde görecekti. oysa bi düşünmekte fayda var: kim kimi anlamaya çalışıyo ki?

Hiç yorum yok: