Salı, Aralık 28, 2004

Isıklar

Bugün odamdaki ışıkların bi kaçının daha söndüğünü gördüm. Kötü bi zamanlamaydı. Işıkarın sönmesi yani. Sönmeye yüz tutan şeyleri yeniden yakmaya çalıştığım bu günlerde pek etkileyici oldu bu olay benim için. Aslında bi süredir yakmıyodum bu ışıkları belki o yüzden farketmemiştim bu kadar çok sayıda olduğunu sönenlerin.
Bugün neden yaktım çünkü fulya bişey hazırlamış benim için. beni düşünerek yaptığı için verdi, bütün gece bununla uğraşmış. o kadar etkileyiciydi ki yazdıkları... kala kaldım bi süre öylece. çok şiirsel bi insan. insanın şiirseli olur mu? oluyo. şiir bi duygudur, bir his, mantığa karşı hala en büyük silah, kelimelerin şarkısı, melodinin harfleri. bir bütündür şiir, içindeki bi sözcüğü değiştirirseniz o artık eskisi gibi olmaz. daha iyi olabilir, daha kötü de ama eskisi gibi olmayacaktır. metin değildir şiir, şiirdir o. fulyayı da anlatıyo mu bunlar? bence evet. değişimden de bu kadar uzak durması bu yüzden sanırım. değişmem mi diyo, hayır yalnızca istemiyo değişimi de değiştirmeyi de. korkuyo bence büyünün yiteceğinden.
mantıksız mı o? evet benim hiç bi şekilde mantığıma sığdıramadığım insan. ne zor biz mantık insanları için şiir okumak. okuyamam ben zaten şiir. okusam da anlamıyorum. ama bazen geliyo çok değil 20 kelime önüme ve vuruyo beni. her biri bir saçma olup, saçma değil dom dom kurşunu olup parçalıyo bedenimi. kimisi karnıma saplanıyo, kimisi yüreğimi parçalıyo.
bugün geldi fulya, hayır gelmeden dedi konuşmamız gerekiyo seninle diye. korktum o an ama bişey diyemedim. biliyodum çünkü olmayacak bu iş diyeceğini, görüşmeyelim bi süre diyeceğini. dünün hiç bi şey ifade etmediğini. evet anlamıyorum neden böyle? dedim ya mantığımla algılayamıyorum onu. ama onun da kendince nedenleri olduğuna eminim. ben anlamasam da. sonuçta kim kimi anlıyo ki tam olarak.
ve bi de söz vermiştim kemdime, eğer yine görüşmeyelim derse engel olma artık, demiştim, sonuçta acı çeken o, sen ne kadar istesen de görüşmeyi, sen ne kadar sevsen de senden ne yar olur ne adam... çok tutarmışım gibi sözlerimi bunu tuttum işte. bilmiyorum zaman gerekiyodu. belki yanlış zaman, yanlış insanlar... lost in translation.
benden bi yar olamayacağı düşüncesi çok eskilere aitti. şimdi geldi aklıma. ewet ne beni sevecek birileri olabilir diye düşünürdüm ne de ben birilerini mutlu edebilirim. ikinci kez yıkılıyo bu tezi çürütebilecek argümanlar. ve bir kez daha anlıyorum ki benden adam olmaz. olur da olmaz. üzücü. ama daha yumuşak yaşıyorum artık sanırım bunları. öçünkü çok sertleştim yine. kabuğum böyle kaplumbağaların ki gibi oldu, belki badem olup kartlaştım çiçek açmadan. fulyanın gücü yetmedi bu kabuğu kırmaya. istemedi belki. belki istedi ama çok kalındı. bilmiyorum, bilemiyorum artık hiç bişeyi. planlarım bitiyo. olanları çöpe atmam gerekiyo. beş dakika sonra ne yapacağım konusunda hiç bi fikrim yok.
plansız yaşamak umutsuz yaşamak mı? bunu da bilmiyorum. umudum var mı? ne konuda? hiç bi konuda pek fazla umut beslemiyorum artık. yine yıkılıyo çünkü umutlar. yıkılmaması için yapmamak gerekiyo bi şeyleri.

fulya'yı aramamam gerekiyo. ne kadar istesem de... şimdi o "alô" diyişi ne güzel gelirdi. olmayacak ama. belki sonra ararım. perşembe ya da cuma. ooffffff anlayamıyorum ki neden acı çektiğini. çekmese istiyorum yine çocukça. büyümeseydik keşke.

el-veda oluşmakta olan umutlar, planlar... bir kez daha hoşçakalın. kimbilir belki yeniden yapabilirim sizinle, yeniden girersiniz hayatıma. şimdilerde pek mümkün görünmese de...

Hiç yorum yok: