Pazartesi, Temmuz 18, 2005

ölümden önce hayat var mı?

yazmam gerekiyo. yazmazsam çıldırıcam. kafam allak bullak. her şey birbirine girdi. göğsümün altt tarafında, göbek deliğimin hemen üstünde kocaman bir delik var. öyle bişey patladı ki içimde sesi hala kulaklarımda çınlıyo, ışığından kamaşan gözlerim seçemiyo hiç bişeyi, düşüncelerse çoktandır düşmanım zaten.

okumasın kimse yazdıklarımı demek gelirken içimden, bir yanım okusun diyo herkes. bilsin beni...

çok zor mutlu olurum ben bi yandan da çok kolay. öyle çok seviyorum ki mutlu olmayı başkaları da sever belki, mutlu oldukları için beni de mutlu ederler diye onları mutlu etmeye uğraşıyorum.

şu hayatta öğrendiğim şeylerden biri, eğer bişeyin olacağını düşünürseniz o olur. hatta bu konuda kitaplar yazılmış duygusal zeka falan diye. metafizik açılamaları da var bu olayın, bilimsel açıklamalar da yapabilirim isteyene. bu beyin gücünden dolayı her olayı bitmeyecekmiş gibi yaşamak gerekiyo. ama yine de biteceğini bile bile. garip bi durum tabii, zor. ne zaman ki biter bu iş dediniz o iş bitiyo.

e her şeyin sonu varsa, ölüm varsa, yaşamayacak mıyız hiç? aksine ölümün olduğunu bile bile ama hiç ölmeyecek gibi yaşamak gerekiyo, herşeyi. kaos kuramı öylesine güzel ki.

herşey bitecekse, her bitiş üzecekse, üzüntülere neden hayal kırıklıklarıysa, hayal kırıklıkları umutların yıkılmasındansa, umutlar bi şeylere güvenmektense, güvendiğimiz şeyler de herhangi bişeyse yani bitip, yitecekse, nasıl üzülmüycez ki? bilmiyorum, bilemiyorum. çelik gibi irade ve sinir, üstün bir rasyonalite yeteneği ve taştan olmasa bile bakalittten bir kalp gerektiriyor bunlar. ya da bir çocuğun yaşama isteği ve sevinci.

çocuklarla oynamak, vakit geçirmek, onların yanında bulunmak ne kadar huzur verici, ne kadar hoş. yetişkin olduğumuzdan dolayı kendimize yüklediğimiz acılardan ne kadar da azadeler. düşünün ki bir çocuk (<7 yaş demek istiyorum) çok istediği bişey var, herşey olabilir. eylem bazında düşünürsek, bahsedilen eylem gerçekleşmediği zaman naapar? deliler gibi üzülür, ağlar, belki bağırır çağırır küser. ama en fazla 2 hafta sonra başka şeylere tutulur, yeni umutlarıyla savrulur gider. istediği şey gerçekleşirse noolur? 2 hafta sonra onu da unutur gider.

hayat işte. herşeyin sonunun olduğunu bile bile yaşamak çok zor geliyo bazen. ama tam da yaşam bu değil mi zaten? kendimi mi kandırıryorum? çocuk olmak istiyorum.

sınav öncesi dönemlerim çok tehlikeli hayatımda. büyük vurgunları hep sınavlardan önce yerim. bundan sonra daha dikkatli olmak lazım sınavlardan önce.

aren'in bi yazısı vardı, aralarında seçim yapmamız gereken iki seçenek de bizi üzecekse ne yapmak gerek gibi bir tümce ile başlıyordu yazı. okuyamadım henüz hepsini. okusam en kısa zamanda. üçüncü seçeneği yaratabilmek gerekiyor sanırım böyle durumlarda. bilmiyorum yaa..

pufff....

hayat beni köşeye sıkıştırıyo giderek. burjuva lüksleri burjuva kaygıları

bi kaç not düşüp bitirelim bu yazıyı da:

- bi süredir SSRI kullanıyorum. bu yüzden buraya yazma gereği duymuyordum. hani demiştim ya çok önce daha mutlu edecek bişey varsa onu yaparım diye. oturmak gayet mutlu ediyodu beni. şimdi ise istediğim bambaşka bişey.
- bu notu yeni bir konu olarak irdelemeye karar verdim.
- başlığı şimdi yazdım da görkem korkacak yine. korkma canım, geçti onlar...

Hiç yorum yok: